Geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğim Münih seyahatimde Roecklplatz adında bir restoranda en kısa sürede Türkiye'de gerçekleşmesini dilediğim bir olay yaşadım. Çok açım ve yemek bir türlü gelmiyor, üstüne üstlük restoran sahibi mutfaktaki aşçıyı ve diğer tüm çalışanları dışarı çıkarmış bizlere tanıtıyor. 'Şimdi zamanı mı bunun?' diye sinirim bir tepeme çıkıyor; başlangıç atıştırması bile vermeden ne tanışması, açlık kan şeker değerim yerlerde!
Bu tanışmayı derhal reddediyor ve dinlemiyorum konuşulanları. O da ne? Restoranda alkış kıyamet kopuyor, 'Neyi kaçırdık biz?' derken çalışanların suratında bir mahcup gülümseme... O anlar fotoğraflansa ve mahcubiyet fotoğraf sergisi açılsa, ödülü garanti dedirtecek cinsten gülümsemeler.
Meğer restoranda çalışan herkes uyuşturucu bağımlısı ya da herhangi bir suç işlemiş, hapiste yatmış kişilermiş. Restoran sahibi onlara iş vermiş, arkadaş olmuş, onları hayata kazandırmak için zaman ayırmış. Ve, "Dokuz yıl oldu; ne kötü alışkanlık, ne de suç işleyen olmadı aralarında" diyor...
Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın ve bu güzel insanlarla tanışın. Ben o kadar duygulandım ki açlık falan kalmadı. O sohbeti dinlemeyi reddeden kulaklarım ise kendi kendini cezalandırarak, psikolojik sağırlık yaşamaya başladı. Münih'teki restoran sahibinin yaptığını bizim işletmelerimiz neden yapmıyor? Biz neden onları alıp hayata kazandırmıyoruz, iş verip arkadaş olmuyoruz, neden onları sevmiyoruz? Bundan güzel iyilik mi olur, hadii....